Kendi Derinliklerine Koşan Kadınlar
Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı okumak isteyip bir türlü okuyamayanlar, kitabı satın alıp uzun süre kapağını açamamış olanlar, defalarca okuyanlar, “kült kitabım, kutsal kitabım” diyenler, bu kitapla hayatım değişti diyenler… Efsaneleşen bir kitaptan bahsediyoruz, ruhlarının derinliklerine doğru büyümeyi arzulayan, dişil, yabanıl benlikleriyle yeniden temas etmek isteyen kadınları buluşturan kitaptan…
Kurtlarla Koşan Kadınlar’a “kitap” demek yetersiz kalır… Böyle bir hissiyat içerisinde zorlu bir göreve başlıyormuşum gibi hissediyordum kendimi bu röportajı yapmaya karar verdiğimde. Okuyanlar bilir; hani bu kitabın farklı bir enerjisi vardır, hem zorlar hem de bağlar sizi. Haliyle röportajın gerçekleşmesi de araya giren bir dizi olayla, bir yandan zorlayan diğer yandan da bir bakmışsınız kolaylaşan yanlarıyla farklı bir akış içinde gelişti. Kitapla ilgili söyleşiyi kitabın yazarı Clarissa P. Estes’in Kolaylaştırıcı Eğitmeni Bilge İnal ile yaptım. Bilge İnal’ın sımsıcak ve yumuşak enerjisi ile öyle güzel aktı ki her şey, adıyla örtüşen bilgeliğini ve adanmışlığını eminim ki siz de hissedeceksiniz. Bu esere yakışır bir söyleşinin yazıya dökülmesine vesile olmuş olduğum için huzurluyum. Bilge İnal, Dr. Estes Arketipsel ve Psikoloji Çalışmaları Enstitüsü Kurtlarla Koşan Kadınlar & Elsiz Kız Öyküsü Kolaylaştırıcısı olmasının yanı sıra Dişi Bilgelik Kadın Dönüşüm Programları Yaratıcı Eğitmeni ve bir Somatik Travma Terapisti. Dişi Bilgelik çatısı altında kadınları güçlendiren, sağlıklı bir bütünlüğe ulaşmalarını amaçlayan çalışmalarını ve Kurtlarla Koşan Kadınlar okumalarını başta İzmir olmak üzere farklı şehirlerde sürdürüyor. Çok sayıda insana ulaşabilmek adına KKK okuma etkinliklerini ücretsiz ve kadın-erkek gruplara açık olarak düzenliyor.
Kurtlarla Koşan Kadınlar, her kadının okuması gereken, hatta başucu kitabı yapılası sıra dışı bir eser. Bu kitabı okumak, içindeki sesi keşfetme arzusunda olan kadınların yaşamını değiştirecek bir yolculuğa çıkmak gibi. “Yolculuğun zamanı geldiğinde, sen hazır olduğunda kitap sana geliyor” diyor Bilge İnal. Ve vahşi benliğe götüren değişim yolculuğu da böylece başlıyor… Yazar Clarissa P. Estes
içimizdeki vahşi benliği, masal ve mitlerin incelemesi yoluyla ortaya çıkarıyor. Estes, Jungcu bir psikanalist, öykü derleyicisi ve aynı zamanda bir şair. Hayatını Vahşi Kadın arketipi üzerine çalışmaya adamış. Kitapta anlattığı öyküler ve öykülerin içerdiği dersler, kadınları yabanıl benliklerinin derinliklerine, kendi bilgilerinin sınırlarına götürüyor. Kadınlar bu eser ile vahşi, içgüdüsel doğaları ile ilişkilerini yeniden kuruyorlar, kim olduklarını ve neleri başarabileceklerini yeniden hatırlıyorlar. Bastırılmış, ezilmiş, susturulmuş, yasaklanmış, evcilleştirilmiş ve hayalete dönüşmüş kadından; bütünlüğüne, sağlıklı sınırlara sahip varlığına ve sezgisel yaratıcılığına, içgüdüsel doğasına geri dönüşünün yol haritasını sunuyor. “Öyküler ilaçtır” diyor Estes kitabında ve öykülerin büyüsünü şöyle anlatıyor: “Yitirilmiş bir psişik dürtünün onarımı ya da düzeltilmesi için gereken çareler, öykülerin içinde bulunur. Öyküler, arketipi (Vahşi Kadın’ı) kendiliğinden tekrar yüzeye çıkaran heyecanı, üzüntüyü, soruları, özlemleri ve anlayışları doğurur.”
“Bu, kadınlarla ilgili öyküler içeren bir kitaptır ve bu öyküler yol boyunca yıkılmadan duran işaretler gibidir. Doğal olarak kazanılmış kendi özgürlüğünüze; kendinizden, hayvanlardan, yeryüzünden, çocuklardan, kız kardeşlerden, sevgililerden ve erkeklerden hoşnutluk duymanıza giden yolda size destek olsun diye okumanız ve üzerinde düşünmeniz içindir. Hemen söyleyeyim, vahşi Benliğin dünyasına açılan kapılar az, ama değerlidir. Derin bir yara iziniz varsa, o bir kapıdır; eski, çok eski bir öykünüz varsa, o da bir kapıdır. Gökyüzünü ve suyu dayanamayacak kadar çok seviyorsanız, o bir kapıdır. Daha derin bir hayatı, eksiksiz bir hayatı, makul bir hayatı özlüyorsanız, o da bir kapıdır
“Kurtlarla Koşan Kadınlar” hakkında söyleyeceğiniz ilk cümleler ne olur? Kurtlarla koşmak nasıl bir kadınlığı temsil ediyor?
Bu kitap “gerçek (vahşi) kadınlığın” el kitabı. Sistemin öğrettiği ‘kadın olmaya’ dair ne varsa ona yönelik eski, miadi dolmuş, koşullandırılmış dişilik inançlarını yıkıp yerine ‘vahşi’ olanı, içgüdüsel dişiyi ortaya çıkaran muazzam bir rehber kitap. Sizi içgüdüsel doğanıza götüren bir psişik harita, atlas adeta. Gerçek kadınlıktan kasıt; dişil güçleri ile donanmış, kendi kutsallığını hatırlamış, içsel gücünü geri almış, kalbine ve bedenine sadık, aynı anda tüm canlıları ve varlıkları koruyan, önemseyen, içgüdülerini dinleyen, sezgileri ile bağlantısı güçlü ve bundan utanmayan, özgün güzelliğinin farkında olan kadınlık olarak tanımlayabiliriz.
“Kurtlarla Koşan Kadınlar” nasıl bir kitap peki, neyi anlatıyor ve nasıl anlatıyor?
Kitabın yazarı Clarissa P. Estes, “vahşi kadın ve vahşi hayat” arketipini masallar üzerinden derinlemesine işliyor ve gerçek kadınlığa çıkan karanlık tünellere fener tutuyor. Kitap; cinsiyetler ötesi dişil bilinci, dişil benliği ve odak olarak da kadınların dişil benliklerine yolculuğunu masallar ve onların psikolojik çözümlemeleri ile anlatan derinlikli ve çok katmanlı bir kitap. Zamansız bir psişik harita sunduğu için, kendi hayatınızda hangi süreçteyseniz her elinize aldığınızda aynı masalı ve çözümlemesini defalarca okumanıza rağmen her okuduğunuzda bir başka anlam sizin için açılıyor. Bazı yerlerin altını defalarca çiziyorsunuz, bazen o gün okuduğunuzu daha önce nasıl fark etmediğinize şaşırıyorsunuz. Ve en tuhafı ise, tüm öyküleri sırasıyla okumaya başladıysanız eğer, okuduğunuz masalın temasını o süreç içinde hayatınızda şaşkınlıkla fark etmeye başlıyorsunuz. Kitap ile hizalanma diyorum ben buna. Hizalanamayanlar da var elbette. Zamanı gelmemiş olanlar. Bazı kadınlar kitaba çok çekilseler bile ellerine aldıkları gibi bırakıyorlar ya da 50 sayfayı zor okuyup kütüphanelerinde bir rafa kaldırıveriyorlar. Bu çok anlaşılır bir şey. Ben bunu kitabın katmanlı oluşuna bağlıyorum. Sen hazır olduğunda kitap sana geliyor veya zaten gelmişse sana durduğu raftan göz kırpıyor, gülümsüyor, yerinde zıplamaya başlıyor, açmadan edemiyorsun. Sonrası ise kitap su gibi akıyor.
Sizin yolunuz bu kitapla nasıl kesişti ve sonrasında neler oldu?
Ben 2013 yılında tanıştım kitapla. Dişi Bilgelik çalışmalarımın kalbimdeki çağrısını duymama vesile olan Hintli mentorüm ve manevi öğretmenim Sukhvinder Sircar sayesinde haberdar oldum. Kadınlara yönelik derin çalışmalar benim odak alanım ve bu çalışmaları ilk uyguladığım kadın elbette ki, kendi kadınlığım, içimdeki derin kadınlığıma yolculuğum… Bu süreç içinde yolculuğum ben ile başlayıp kolektif dişiye hizmete dönüştü. Sukhvinder bu kitaptan bahsetmiş ve onu okuyup okumadığımı sormuştu. Hiç haberdar olmadığım bu kitabı sanki biliyormuşum gibi hissettim o an. Ardından kitabı aynı gün içinde büyük bir iştahla aldım, hevesle açtım ve okuyamadan bıraktım. Bir yıla yakın kütüphanemde bekledi, onu bu kadar hissedip kapağını açamamanın anlayamadığım suçluluğunu yaşadım. Bugün yaptığım KKK okumalarında benzer hikayeleri çok kadından duyuyorum. Kitap zorlama ile okunamıyor. O yüzden rahat bırakmak ve doğru zamanın gelişine güvenmek lazım. Sonrasında, kitap bir yaz günü bana gülümsedi, 3 ayda bitirdim. Açılışı benzer zamana denk gelen dişibilgelik blog’umda kitabı okuduğum süre boyunca Estes’in sözlerinden, satırlarından, öykülerden ilhamlandığım çok yazı yazdım. Blog tarihçemde en sık yazı yazdığım dönem o dönemdir. Yaratıcı ateşi besleyen, ilham verici, düşündüren, sorgulatan ve nihayetinde hayat değiştiren bir kitap. Bunda tüm okurlar hemfikiriz. Estes’in bende sönmüş bir alevi bu derece canlandırmasıyla okuduktan 2 yıl sonra, 2016 yılında Amerika’nin Colorado eyaletinde açtığı “Singing Over The Bones” eğitimine giderken buldum kendimi. Kitabın içindeki öyküleri, arketipleri bir grupla nasıl çalışabileceğimizi öğrettiği kolaylaştırıcılık eğitim inzivasıydı bu. Elsiz Kız masalı ile yoğun bir öğrenme süreci ile kendi prosesimizi yaşadığımız 5 gün geçirdik ve öyküleri gruplara Estes’in terapotik gereçlerle de desteklediği şekli ile Estes’ce nasıl aktaracağımızı, kolaylaştırıcılık rolünü nasıl dolduracağımızı öğrendik.
Bu kitabın kolayca, bir çırpıda okunacak bir kitap olmadığı bir kez daha belli oluyor bu söylediklerinizden. KKK nasıl okunmalı peki? Kitabı okumanın özel bir şekli, yolu var mı?
Estes’in Singing Over the Bones eğitiminde bu kitabı ilk kez eline alanlar için şu özel notu verdiğini iletmek isterim. Tüm öykülerin kitaptaki sırası ile okunmasını tavsiye ediyor. Çünkü her masal ve çözümlemesi bir dişi psişenin genç, bakire ve safdil başlangıç zamanından yaşlı-bilge bir kadın oluşuna doğru kronolojik bir sıra ile ilerliyor. Kitabın ilk 50 sayfası ilk masal Mavisakal’a kadar okuyucuyu neyle karşılaşacağı konusunda bir ön hazırlık niteliğinde. Zihinsel algının ötesinde yeni bir bilinç ile karşılaşan ego benliğin, bilinmeyene duyduğu kaygıdan, bu hazırlık aşamasını okurken zorlanan ve kitabı elinden bırakan kadınlar var. Böyle bir içsel direnç fark eden okurlara tavsiyem, kitabı tamamen bırakmak yerine ara ara ellerine alıp sabırla, yavaş ve anlamak üzere okuyarak içlerindeki mücevherlere ulaşmaları yönünde olur. Bunu da yapamıyorlarsa kendi okuma gruplarını kurmaları veya açılan KKK okumalarına katılmaları.
“Kadınlar bu kitabı okurken ruhsal olarak büyüyor -kitaptaki deyimiyle erginleniyor- psikolojik olarak arınıyor ve iç dünyalarında zenginleşiyorlar. Kendi yaratıcı yönlerinin ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu, kadınların ortakta hangi sorunları paylaştığını anlıyor ve yalnız olmadıklarını fark ediyorlar.”
Kadınlar neyi keşfediyor ve ne gibi süreçlerden geçiyor bu kitabı okurken?
Kadınlar bu kitabı okurken kendilerinde olan ve belki olduğunu bile bilmedikleri yanlarını keşfediyorlar. Yaşadıkları olayların, yolunda gitmeyen ilişkilerin en derin nedenlerine ulaşıyorlar. Kendi derin benliklerinde kaybettiklerinin, kaybettirildiklerinin acısını duyumsuyor ve bu acıya nasıl katlanabileceklerini öğreniyorlar. Kadınlar bu kitabı okurken ruhsal olarak büyüyor -kitaptaki deyimiyle erginleniyor- psikolojik olarak arınıyor ve iç dünyalarında zenginleşiyorlar. Kendi yaratıcı yönlerinin ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu, kadınların ortakta hangi sorunları paylaştığını anlıyor ve yalnız olmadıklarını fark ediyorlar. İç dünyalarını bir harita gibi okumayı öğreniyorlar. İçsel çalışmalarını yaparak erginlik yolunda yürüyen kadınlar masalların sunduğu erginlik ödevlerini gerçek hayatlarına uyguluyor, başka kadınlara ilham ve örnek oluyor, yardımcı oluyor, kitabı Estes’in dediği gibi psişik bir reçete gibi kullanıyorlar.
Peki biz kadınlar bu dişil enerjiyi, kendi özümüzle bağı koparmamış olan, ‘o özgürce dans eder’ halimizi gerçek yaşama aktarmayı nasıl başarabiliriz?
Bu çok güzel bir soru. Her şeyden önce şunu bilerek bu sorunun cevabını araştıralım. Enerji her zaman bilinci izler. Bu duruma bir matematik denklemi gibi bakarsak bilinç değiştiğinde onu izleyen bendeki enerji de değişecek, dönüşecektir. Bilinç yükseltmeye yönelik yapılan her türlü çalışmanın özünde bu temel yasa yatar. Buradan hareketle dişil enerjiyi nasıl gerçek yaşama aktarabileceğiniz nasıl bir bilince sahip olduğunuzla doğru orantılıdır. Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı dişil bilinçlenmeye yönelik masallar aracılığıyla psikolojik analizler de sunduğu için bu bilinci anlamak, kavramak ve uygulamaya geçirme konusunda çok zengin bir kaynak. Kitabın içindeki masalların erginlik ödevleri bu anlamda uygulama yapmak için de zengin bir harita. Dahası, kendi kadınlığına dair en alt bilinçte hangi inançları, öğrenilmişlikleri ve duyguları taşıdığını araştırıp dönüştürmek bunu izleyen yol olmalı. Sadece dişi ‘enerji’ çalışmaları kesinlikle yetmez. Gerçek bir bağımsızlıkla özgür yaratıcı vahşi bir kadınlık istiyorsak arka plandaki kadınlık örüntülerimizi çalışmak, irdelemek ve arındırmak zorundayız. Dişil bilinci böylelikle zihinsel düzeyde kavramaya başladıkça onu bedende yaşamaya başlarız. Dişil enerji yavaş, durağan ve kendi içinde dinamik bir enerjidir. Tıpkı rahmimizde taşıdığımız yumurtalarımız gibi. Hayatın içinde sistemin sunduğu hızlı yaşamda kendimizi bilinçli olarak yavaşlatmak, içimizde canlı kalmış parçalarla bağlantı kurmak ve bedenimizin tepkileriyle, hislerimizle bilinçli bir temas kurmak da bu etkiyi artırır. Yaratıcılığımızı besleyecek kendimize özel zamanlar ayırmak ve çalışmalar yapmak yine bizi en derin vahşi benliğimize bağlar. Nerelerde kendimizden vazgeçiyoruz, kendi sesimizi kısıyoruz, nerelerde öfkemiz azgın bir nehir gibi taşıyor ve nerede dengeyi kaybediyoruz bunları tespit edip kendine sevgiyi, kendine değeri ve şefkati, son olarak “kendine annelik etmeyi” baş köşeye koyarak kendine çalışmak gerekiyor.
Bu kitabı okuyan kadın; kendi vahşi, yaratıcı, özgür doğasını keşfediyor ve özünün sesine kulak vermeye başlıyor diyebilir miyiz? Her kadında harekete geçen ortak bir duygu mu bu?
Bu ortak duygular kadınların içinde baskılandığı için artık köpürmekte olan “kendim olmak istiyorum, ben ‘ben’ olarak yeterince değerliyim ve güzelim, gerçeklerimi söylemekten korku duymuyorum, özgür, yaratıcı ve bağımsız benliğimle yaşamımda var olmak istiyor, beni benden uzaklaştıran içsel yaralarımı sarıyor, eski inançlara, beni korkutanlara artık sırtımı dönüyor ve bana değer veren derin bir sevgi yaşamayı hak ediyorum” olabilir.
Dr. Estes’in eğitiminden bahseder misiniz, inzivalarında nasıl çalışmalar yapıyor? Neler deneyimleniyor, kitapla nasıl bir bağlantı kuruluyor?
Dr. Estes artık yaşlandığı için bilgelik hazinesini mümkün olduğunca genç nesillere, terapistlere, eğitmenlere, koçlara ve kendi benliğini iyileştirmek için çalışan her kişiye (kadın-erkek) aktarma derdinde. Eğitim ve inzivalarını Amerika’da Colorado’da bir çiftlikte gerçekleştiriyor. 2016 yazında katıldığım inzivası Kurtlarla Koşan Kitabı’nı gruplarla nasıl çalışabileceğimizin yöntemlerini öğrettiği ‘Singing Over the Bones’ eğitimi idi. Her yaz kitabın içinden bir masal seçerek 5 günlük yoğun bir inziva-eğitim ile seçtiği masalı çalıştırıyor ve kitabın kolaylaştırıcılığını öğretiyor. Bunun yanı sıra orijinal sesini bulma, içindeki yaralı şifacıyı iyileştirmek gibi farklı eğitimleri de var. Estes, masalları psiko-drama, terapi ve koçluk araçlarını kullanarak ve Jung bakış açısından psiko-analiz bilgileri ile destekleyerek eşlikçi bir büyükanne-öğretmen kimliği ile katılımcılarının her gün adım adım öykünün arketiplerini takip etmelerini sağlıyor. Sembolik masallarda kişisel anlamlarını araştırmalarını sağlayarak günün sonunda mutlaka bunun sisteme ve topluma nasıl hizmet edeceğini sorgulatıyor. Bu derin çalışmada güvenli hissettirmeye önem veriyor; açık ve şeffaf bir şekilde tüm süreci paylaşıyor, çalışmalar interaktif geçiyor. Son derece hümanist, samimi ve mizah anlayışı çok güçlü. Saygı uyandıran öğretmenliği ile tüm grup ile 5 günde derin bir bağ kuruyor. Kapsayıcılığa sahip bir Kutsal Anne enerjisi ile buluşturuyor. İri cüsseli heybetli bir kadın. Derin bilge bakışlarını üzerinize diktiğinde sizde kendinizde görmediğiniz bir şeyi gördüğünü anlıyorsunuz. İnsanlık için dua eden, dünya gündemini de yakından takip eden ve derin bir şefkate sahip bir kadın.
Bir anne olmasa dahi kadının doğasında; şefkat, besleyicilik, koruyuculuk ve fedakarlık gibi duygularla örülen kapsayıcı yanı, diğer tarafta ise vahşi doğasıyla, cinselliğiyle ve özgür ruhu ile ortaya çıkmayı bekleyen dişiliği var. Bu iki kimlik arasında gidip gelirken dengeyi nasıl kuracağız? Birini seçme yanlışında mı bulunuyoruz acaba?
Nesiller boyu sistemin öğrettiği koşullandırmalarla ve annelik rolüne, kadınlığa veya dişiliğe verilen inanç kalıplarıyla büyütüldük. Sistem en basit hali ile kadının değerini dünyaya bir bebek getirmesi ile değerli tutar. Ataerkil dişide fedakar, verici, besleyici anne kadın ak taraftadır. Kabul gören budur. Cinselliği ile barışık, özgür, bağımsız kadın veya cinsel dişi daha çarpık, karanlık-gölgeli olarak algılanır. Ataerkillikte bu ak ve kara yönler bir arada bulunamaz. Ataerkillikte ya o ya bu vardır. Kutsal Dişil bilinçte ise birlikte vardırlar. Bu iki yönü kendi içinde baskılamadan yaşamaya izin verebilen ‘vahşi’ kadınlar dışarda cinsel kimliklerini gizleme gereği duyarlar genelde. Alt bilincimizde bu örüntülerimiz utanç ve suçluluk duyguları ile kaplıdır. Yapacağınız en iyi şey kendi kadınlık algılarınıza, inanç kalıplarınıza ve bu iki yönü toplumun gözü önünde yaşamaya dair sizde ne gibi hisler ortaya çıkıyor buna bakarak başlayabilirsiniz. Dönüşüm ve denge böyle mümkün olur. Kadınlık, annelik ve cinselliğe dair kültürel, atasal, ailesel koşullandırmalara, inançlara bakmak gerek. Pek çok kadın kadınlığını keşfetmeden, bir insan yetiştirmeye hazır olup olmadığını sorgulamadan bebek sahibi oluyor ve sonrasında cinsel kimliği ile annelik rolüne atfedilen değerler arasında sıkışıp kalıyor. İçsel olarak büyük kargaşaya neden olan bu durumu ne eşler, ne de aile büyükleri anlayabiliyor. Kadın daha da yalnızlaşıyor. Böyle olmak zorunda değil. Böyle bir durumda kadınların benzer süreçlerden geçen diğer kadınlarla yargısız paylaşım ortamlarında bulunması, denge kurmakta zorlanıyorsa profesyonel yardım almasını öneririm.
KKK okumalarında siz neler yapıyorsunuz?
Kitapta her okuyucunun kendi hikayesi ile özdeşleştirdiği ana bir masal var, benimki de Elsiz Kız (Handless Maiden) idi. Bu masalın erginlenme sürecinde bir kadının tüm yaşam yolculuğunu kapsadığından kitabın ana iskelet öyküsü olduğunu söylemek mümkün. Bu masal kendi özüne döndükten sonra yaşamını büyüyen elleri ile yeniden ve daha kuvvetli bir şekilde kurmak isteyen kadınlara harika bir içsel harita veriyor. Bu öykü kitabın içinde kadının erginlenme yolculuğunu anlatırken içine eril psişenin de erginlenmesini katan tek öykü. Bu ortak zeminde buluşan dişi ve eril; dengeli ve gerçek bir sevgi için her ikisinin de erginlenme ödevlerinden, dayanıklılık testlerinden geçmeleri gerektiğinin altını çizer bizlere. Elsiz Kız, gerçek kadınların gerçek yaşam öyküsüdür. Bu öykü yaşamımızın sadece bir parçası değil, tüm yaşamımızın evreleridir. Özde biz kadınlara işimizin, bir kere değil defalarca ormana girip gezinmemiz, dolanmamız gerektiğini öğretir. Vahşi Ana ile geçen ilk dönem başta zordur. Yaralanmış, bozulmuş içgüdüleri onarmak, safdilliği ortadan kaldırmak ve zamanla ruhun daha derindeki yönlerini öğrenmek, öğrendiklerimize tutunmak, geriye dönmemek, uzaklaşmamak, inandığımız şeyler için konuşmak zordur. Tüm bunlar sınırsız ve mistik bir dayanıklılık ister. Alt dünyadan çıktığımızda içte engin ve kadınsı vahşiliği geri almışızdır. Yüzeyde halen arkadaşçayızdır, fakat derimizin altında kesinlikle artık evcil değilizdir. Elsiz Kız öyküsü böylesine derin açılımlara götürür bizi. Ben bu masalı Estes ile çalıştıktan sonra, Türkiye’de ilk kez 2017 yılında Elsiz Kız atölyesini açtım. Üç günlük atölye o kadar yoğun oldu ki, onu daha geniş bir zaman ve yavaş ritim ile inziva şeklinde açmaya karar verdim. Bu yıl ise KKK okuma etkinlikleri düzenlemeye başladım. İzmir’den başlayarak Ankara ve Bursa’da da Elsiz Kız masalını okuyup, irdelediğimiz etkinliklerim oldu. Ana okumalarımı İzmir’de sürdürüyorum. Okumalarda tinsel katılımı destekleyici yaratıcı dekor, şarkılar ve interaktif katılım ile masalın sunduğu ana bilinç haritasını katılımcılarıma vermeye çalışıyorum. Onlarla birlikte ana arketipleri araştırıyor ve bilinç oluşturmaya yönelik sohbetlerle, müzikle destekliyorum.
Peki erkeklerden ne haber? Onlar da okuyor mu bu kitabı, ya da okumalı mı, okusa nasıl olur? gibi sorular da aklıma gelmiyor değil! Sizin okuma çalışmalarınıza kadınlar eşleri ile de geliyor sanırım, öyle değil mi?
Bu kitap sadece kadınların kitabı gibi algılansa da aslında erkeklerin de kendi içlerindeki öz ile buluşmalarına rehberlik edebilecek çok yönlü bir kaynak. Çünkü dişilik ile bağlantılı vahşi benlik sadece kadınlara ait değil, insanlığa ait. Bu kitap içinde psikolojik çözümlemeler ile desteklediği öyküler vasıtasıyla erginlenmenin, bilinçli büyümenin ve yetişkin olmanın ödevlerini veriyor, bu sebeple erkeklerin de kendi vahşi benliklerine giden öze yolculukları için kesinlikle başvurabilecekleri zengin ve uyandıran bir kaynak. Kitabı okuyan, inceleyen pek çok erkekle tanıştım. Bu çok umut verici. Estes’in eğitiminde az sayıda erkeğin katılımı da vardı. Estes bu kitabı erkeklere öğretmemiz konusunda da bizleri teşvik ediyor. Ben de kitap okuma etkinliklerimi karışık gruplara açıyorum. Kitabı okumayan, eş durumundan katılan, kitabı bilen ve okuyan veya tesadüfen orada bulunan erkeklerin katılımıyla masal açılımlarımız daha da zenginleşiyor. Erkekler kitabı okuyarak veya okumalara gelerek dişi dünya ile nasıl daha sağlıklı bir iletişim kuracağını da öğreniyor. KKK Atölye veya inziva çalışmam sadece kadınlara yönelik olsa da okuma etkinliklerim her zaman erkeklere de açık olacak. Çünkü böylece kadınlar erkeklerin içsel gerçeklerini duyuyor ve erkekler de kadınların içsel dünyasını daha iyi anlıyor. İnanıyorum ki ancak bu şekilde cinsiyet arası farklılıkları anlayıp daha derin bir ilişki kurabiliriz.
Masalları okurken arketipleri nasıl çalışabiliriz?
Estes’den Reçete:
- Kitabı okurken, okuduğun masalın içinde en kırılgan, en naif bulduğun figürü ele al. Bu figürü yaşamında nerede bulduğunu, nasıl yaşadığını fark et. Sendeki duygusunu izle.
- Hikayedeki her bir isim/nesne/öge ile bağlantı kur ve aşağıdaki soruları sor;
- Bu isim/nesne/öğe benim içimde nerede?
- Kültürümde nerede?
- Yaşadığım toplumda, toplulukta nerede?
- Bu kişisel çözümleme ile birlikte bir sonraki adımın ne olacak?
Estes’in Eğitiminden Altın Öğütler
• Kalbinin arka kapısını kapamalısın zira ‘yok ediciler’ arka kapıları yoklarlar. Kendi öz değerini fark et, sen kendi özgünlüğünle güzelsin. Eğer bunu anlamazsan arka kapın tümüyle açık kalır.
• Bu kitabı okurken rüyaların açılır. Rüyalar küçük masalcıklardır. Onları arketipsel öyküleri çözümler gibi çözümleyebilirsin.
• Bu kitap senin reçeten. Onunla köklen.
• Duan; iyi bir sağlık ve arınmış bir zihin olmalı.
• Sanal değil, ten tene iletişim kur.
• Şeklini kaybetme.
• Erginlenme süreci bebek adımları ile ilerler. Kendine şefkat ile yaklaş.
• Özür dileme sanatını öğren.
• Kendine bakımı önemse.
• Psişe geceleri daha korumasız, karanlık mitolojik hikayeleri gün ışığında oku.
POZİTİF DERGİSİ 2019/02 TARİHLİ 30. SAYIDA YAYINLANMIŞTIR
Röportaj: Burcu Öztınaz Kömürlü