Bengü Aydoğdu

Mucize bizi yükten kurtarır

Mucize sevginin ifadesidir. Her şekilde kendini gösterir; büyüğü, küçüğü, sınırı yoktur. Bazen farkına bile varılmadan gerçekleşir. Şükran ve minneti uyandırır, böylece geçmiş yeniden yorumlanarak iyileştirilir. Tüm bunları deneyimlemenin yolu ise önce kendinden vazgeçmeye gönüllü olmaktır.

Mucizeler Kursu (A Course In Miracles), dünyada birçok kitaba ilham kaynağı olmuş ve pek çok insanın yaşamında, inanç sisteminde köklü değişimler yaratmış olan bir zihin eğitimi. Kurs, zihnimizin ikiye bölündüğünü; korku, endişe ve travmalarımızın hayal ürünü olduğunu, düşüncenin neden, deneyimin ise sonuç olduğunu söylüyor. Kursun hedefi, sevginin tek gerçek olduğunun fark edilişinin önündeki engelleri kaldırmak. Kursun metafiziği şimdi ilk kez bir Türk yazarın kaleminden okurlarla buluşuyor. Mucizeler Kursu eğitmeni olan Bengü Aydoğdu, “Anka Kuşunun Çağrısı” adlı kitabında aşk ile örülmüş bir hikaye ile birlikte, iki kişinin çıktıkları ruhani yolculuğu Mucizeler Kursu metafiziği ile yorumlamış ve tasavvufi bir anlatımla kaleme almış.

Aydoğdu kitabında Mucizeler Kursu hakkında şunları yazmış; “Sıradan bir insan içi dünya kumuyla dolu bir testi gibidir. Aydınlanmış, ermiş bir insan içi boş bir testidir İlahinin boyutundan bilgileri alabilen. İlahi bilgileri alabilmek için bomboş olmak gerekir bu dünyada. Dolayısıyla, tıka basa içi kum dolu testiler önce boşalmalı ki, son adımın bir lütuf olarak gelmesine hazır olsunlar. Mucizeler Kursu, dünyada birçok başka ruhani yollar ve öğretiler gibi insanın zihin ve akıl testisini boşaltmaya yarıyor”.   

1975 yılından beri Almanya’da yaşayan Bengü Aydoğdu, 20 yıldır spiritüalizm ile ilgilendiğini söylüyor. 2003 yılında Mucizeler Kursu kitabıyla karşılaşmış. 2010 yılına kadar süren güçlü bir dönüşüm ve inziva sürecinden sonra kendi iş alanlarının yanı sıra, Mucizeler Kursu öğretmenliği yapmaya başlamış. Bengü Aydoğdu, Türkçe’ye çevirdiği dersleri kendi internet sitesi üzerinden paylaşıyor. Dersler, kursu uygulamaya niyet eden herkese açık. Ruhani yolda öğretmen-öğrenci, mürşid-mürid vb ilişkilerin yanlış yorumlandığı günümüzde, Bengü Aydoğdu’nun öğretmenlik anlayışını kitabında yer verdiği şu satırlarla buraya dip not gibi eklemek istiyorum: “Gün gelir öğrenci artık öğretmene ihtiyaç duymaz, çünkü o artık kendi kendinin öğretmeni olmuştur. Bu da ilişki içindeki işlevlerin tamamlanmış olmasını gösterir. Mükemmel öğretmen, öğrencisini kendinden özgür bırakandır”.

“Zamanın dünyası illüzyonların dünyasıdır. Uzun zaman önce olan şey, şimdi oluyormuş gibi görünür. Uzun zaman önce alınan kararlar, halen açık ve alınması gerekir gibi görünür.”

                                                         (Mucizeler Kursu, Öğretmenler için El Kitabı, Bölüm 2.3)

Kitap bu satırlarla başlıyor. Sarsıcı geliyor insana. Öncelikle bunu anlamaya çalışalım mı? Olan çoktan oldu ve kararlar çoktan alındıysa, burada bizim irade göstermemiz gereken ne?

Bu satırı özellikle başa yerleştirdim çünkü ikiliksiz varlık anlayışına varmayı ifade eden zihinsel dönüşüm, bu bakış açısına dayanmakta. Fakat anlayalım derken, bu derhal mümkün olmaz. İnsanoğlunun zihni tıkış tıkış kişilik ve birey olma, nam-ı diğer egosal düşünce sistemine bağlı. Oysa hakikat egoyu içermediği için ne “kişi” olmayı ne “dünyevi yaşamı” içerir. Onlar gerçek dışı olarak tanımlanır. Zaman da kişi gibi içinde bulunduğumuzu sandığımız, yaşam dediğimiz sanrının kurgu kavramıdır. Kurs şöyle yazar: “Kurtuluşun öğretim ve öğrenim planını anlamak için, kursta açıklanan zaman konseptini kavramak gerekir. Kefaret illüzyonları düzeltir, hakikati değil. Yani asla olmamış bir şeyi düzeltir.” Mucizeler Kursu dünya ve beden yoktur der, zaman ve mekan yok der. Onlar rüya içinde varmış gibi görünen projeksiyonlardır. Tıpkı sinemada perdeye yansıyan film gibidir dünya realitesi. Sinemada izlenen film nasıl çoktan çekilmiştir ve değiştirilemez sadece izlenir, dünya yaşamları da oluşumlar olarak değiştirilemez. Bu anlamda biz, her birimiz, kendi filmini izlediğini bilmeyen delileriz ve sanıyoruz ki, her şey bizim o an verdiğimiz kararlara göre gelişiyor. Zihinsel dönüşüm bu deliliği iyileştirir ve algıları düzeltir. Düzelmiş algı her şeyi olduğu gibi görmemizi sağlar. Yorumsuz ve çarpıtmadan… Ruhani yolun evrelerinin başında evvela “bildiklerine artık inanmamak veya körü körüne bağlanmaktan vazgeçmek” eylemi yer alır. Bu tamamen insanın kendi seçimi, kendi iradesidir. Gönüllü olan şey, bizim bu dersi alma zamanımızdır. Bu seçim insanı ruhani yola sevk eder. Ruhani yollar ise sayısızdır dünyada. Fakat biri bizim kendimiz için belirlediğimizdir. O yol, biz hazır olunca, bizi kendine çeker. Mucizeler Kursu bu seçimin zaman yazılmadan önce çoktan belirlenmiş olduğunu, dolayısıyla biz yaşam döngümüzde belirlenmiş “zamana” vardığımızda ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu öğretir.

Kitabında Minel ve Yağmur’un aşk hikayesini ve bu aşk sayesinde çıktıkları ruhani yolculuklarını Mucizeler Kursu metafiziği ile harmanlamışsın. Ruhani yolu böyle bir hikaye üzerinden anlatmanın sebeplerini öğrenebilir miyiz?

Mucizeler Kursu ve tabi diğer birçok hakikat yolu, düşünce ve uygulama konseptleri üzerine kurulu. Çünkü yaşam düşünce üzerine kurulu. Mucizeler Kursu’nun yolunda insan zihninde mevcut olan egosal düşünce sistemi, evvela bilinmeyenlerden açığa çıkartılıyor, ardından siliniyor ve dersler yoluyla tanrısal düşünce sistemi inşa ediliyor. Bu adım adım gerçekleşiyor. Bir yandan içsel anlayışımız yükselirken dünyanın bizim öğrendiklerimize tamamen diametral, yani uzlaşmaz zıt olarak işleyen mekanizmalarında gündelik yaşamımızda uygulama sorunu yaşıyoruz. Örneğin kursu anladığımı sanıp da bir “oluşumla” karşı karşıya geldiğimde öğrendiklerimi uygulayamadım ilk başlarda. Dolayısıyla, zaman zaman çatışmalar ve krizler yaşadım. Elbette hepsi aşıldı fakat: “Keşke birileri bana bunu önceden örneklerle gösterseydi” gibi düşüncelerim oluştu. Yine de biliyorum ki, benim için asla başka bir alternatif yoktu. Bu sebeple ben kurs öğrencisi ve öğretmeni olarak kursu uygulayanlara örnekler sunmayı işlevim yaptım. Bu durum kendiliğinden gelişti. 2010 yılında Türkçeye çevirmeye ve web sayfamdan sunmaya başladığımda bir çok insandan sorular geldi ve ben cevaplar yazdım. “Anka Kuşunun Çağrısı” böylesi bir iletişimin gündelik yaşamın içinde olabilecek bir hikayeye adapte edilmiş hali. Kitabın içindeki soruların nerdeyse tümü gerçekten sorulmuş ve cevaplanmıştır. Hikayeler içinde örneklenen somut oluşumlar ve durumlar sayesinde insan zihni teorik bilgileri daha iyi içselleştirir. Öğrenim alanımız istisnasız ilişkilerimizdir. Bu nedenle hikayeleri seçerim eğitmek için.

“Mucizeler Kursu benim bildiğim ruhani yolların en radikalidir.” diyorsun. Nasıl uygulanıyor kurs? Kendi deneyiminden de bahsedebilir misin biraz?

Ben kursu Almanca olarak okudum ve uyguladım. Nasıl uygulanır sorusu ise, bir başladım okumaya ve uygulamaya, öğrenim sürecim hala sürüyor demeliyim. Fakat bu öğreniş entelektüel bir bilgi adaptasyonu değil. Mucizeler Kursu metin, dersler ve öğretmenler için el kitabı olarak üç bölümden oluşur. Ben 2003 yılında kitabı bir armağan olarak aldım. İlk iki yıl kitabı bir ileri bir geri okudum. Fakat en etkin bölümü dersler kısmı. 2005 yılında zihnim artık “uygulamaya” hazır olduğunda dersleri büyük bir ciddiyetle uygulamaya başladım. 365 dersten oluşan bu bölüm her gün için bir ders içermekte. Dersleri uygularken alışılagelmiş dünyevi düşünce sistemi çöküşe uğrar ve onun yerine tanrısal düşünce sistemi inşa edilir. Nasıl mı? Basitçe o güne dek insanoğlu olarak öğrendiklerimizi farklı bir yorumlamanın eşliğinde unutarak. Bunu bizzat deneyimledim. Bu süreçte kendimin ne olmadığını öğrenirken pek çok psikolojik krize girip çıktım. Ne de olsa ruhani gelişim ilk etapta amansız bir arınma evresidir. Bu konu pek derindir ve üç beş satıra sığmaz. Yalnızca kısaca şunu belirteyim: Mucizeler Kursu kişisel gelişim değil, zihinsel dönüşümdür… Mucizeler Kursu’nu herkes tek başına herhangi bir rehber olmadan da başarıyla uygulayabilir. Kurs kendi içinde kapalı ve tam bir araçtır. İlle bir rehbere ihtiyaç duyulursa öğrenci öğretmenini bulur. Kurs rehberleri, öğretmenleri, sendeleyen öğrencilere destek olmak için Kutsal Ruh tarafından eğitilmiştir. Aralarında kursu yanlış yorumlayanların olduğunu da söylemeliyim. Bu durum kaçınılmazdır dünya sahnesinde.

“Yaşam senin düşündüğün gibi bir şey değil… Dünya etkidir, zihnimiz, düşüncelerimiz sebeptir” diyerek Mucizeler Kursu üzerinden anlatmaya başlıyor kitapta Minel Yağmur’a. Nedir dünya hakkındaki yanlış görüşümüz?

Dünyayı gerçekmiş gibi görmemiz yanlış. Gece uyuduğunda gördüğün rüya nasıl gerçek değilse, dünya da o rüya gibi gerçek değil. Fakat bunu tıpkı gece gördüğün rüyanın uyandıktan sonra gerçek olmadığını bildiğin gibi dünyanın da gerçek olmadığını dünya rüyasından uyandığında bilirsin. Uyanmadan önceki aşama lusid rüya örneğidir. Henüz uyanmadan önce rüya içinde rüyacı olarak kendini bilmek de mümkün. İşte onlar yeryüzünde iz bırakan bilgelerdir. Onların görevi rüyada uyandıran rüyaolmaktır.

Kitabın arka kapağında “Mucizeler Kursu ile yola çıkan kendinden vazgeçmeye hazırdır” demişsin. Nasıl, neden vazgeçme ve yolun sonunda kişiyi bekleyen ne?

Gece kabus gördüğünde ondan nasıl kurtulursun? Uyanarak. Ancak böylesi bir uyanış dehşet dolu bir uyanış olur. Kan ter içinde, hızla çarpan bir kalp ve her hücremiz korku dolu. Dehşet içinde uyandığımızda gözlerimiz fal taşı gibi açılmıştır ve o an nerede olduğumuzu bile anlamayız. İşte kurs bize hazırlıksız bir zihnin uyandığında böylesi bir dehşete düşeceğini anlatır. Bu nedenle ayrılık, korku ve nefret üzerinden işleyen dünya kabusumuzu evvela barışçıl, sakin, uyanışa hazır ve istekli bir rüyaya dönüştürmemiz gerekir. Bu dönüşüme zihinsel dönüşüm deriz. Dönüşüm, adı üstünde, uyanış değildir. Uyanışa hazırlıktır. Peki, rüyacı neleri görür rüyasında? Zihninde önceden tasarladıklarını. Zihninde olmayanı görmez. Bu nedenle rüyacının zihni sebep, rüya etkidir. Rüyacı zihindeki rüyaya sebep olan şeyleri değiştirirse rüyasının etkisi de değişir. Düşünceler zihnin ürünüdür. Zihinde hangi sistem baskınsa ona göre düşünceler yansıtırız dünyaya ve onlar da bize algılarımız sayesinde geri ulaşır. Bana geri dönen, algılarıma yansıyan her şey önceden benim dünya sahnesine zihnimden bir Bumerang gibi fırlattıklarımdır. Bu nedenle gördüğüm dünya benim eserim. Dünya ancak Tanrı’yı inkar eden bir zihnin saklanma yeri olarak var gibi görünen bir sanrıdır. Bunu nasıl anlarız? Zihinsel dönüşümü gerçekleştirerek. Kişi olmaktan vazgeçerek ve doğru olan ruhani yolu sonuna kadar tamamlayarak. Aslında yanılgı olan tüm doğru diye bildiklerinden, duygusal bağlarından, inançlarından, fikirlerinden vazgeçerse esaslı bir arınma gerçekleşmiş olur. Bu arınma, içi pislik dolu bir testiyi boşaltmaya benzer. Testi boşaldıkça rüyada kabus etkisi yaratan şey de yok olur. Boşalmış alana hakikatin kendisi dolmaya başlar. İşte bu bizi uyandırır. Yolun sonu özü bilmektir, bir müddet daha rüya içinde “uyanışa hizmet eden” bedenlenmiş bir rüya olsak da.

 “Mucizeler geçmişi şimdiki zamanda iptal edip geleceği özgür kılar” diye bir açıklama var kursun içeriğinde. Bu ifade neyi anlatmak istiyor?

Mucize basitçe, Tanrısal gücümüzün ya da düşünce sistemimizin dünya sahnesinde ifşa edilmesidir. Mucize tanrısal yasaları yansıttığı için dünyada imkansız gibi kabul edilen şey mümkün olur ve mümkün olduğu da bir mucize sayesinde ispatlanır. Mucizelerin zorluk dereceleri yoktur diye yazar kursun metin kısmında. Sevginin ifadeleri olarak mucizeler oluşur. Mucize her alanı kapsar ve her şekilde kendini gösterebilir. Farkına varılmayan bir etki de olabilir bu. Mucizenin şeklinin sınırı yoktur. Mucize insanda minnet ve şükran duygusunu tetikler. Bir mucize zihindeki yanlışı düzeltir ve hem mucize vereni hem alanı İlahiye yönlendirir. Mucize, suçu, suçlamayı ve günahı iptal eder. Bu nedenle mucize sayesinde geçmiş yeniden yorumlanarak iyileştirilir. Geçmişi iyileştirmek demek, ona dayalı tüm suçlamaları, beklentileri ve korkuları şimdiki zamanda özgürleştirmek demektir. Geçmişin getirdiği hiçbir şey bugünümüze yük olmaz. Mucize bizi yükten kurtarır.

“Mucizeler herkesin hakkıdır ama önce arınma gereklidir” kursa ait prensiplerden biri. Bu arınma şimdiye dek beslediğimiz tüm inanç sistemlerinin yıkılması demek ise, sancılı bir deneyim olarak yaşanması kaçınılmaz mı?

Bu soruyla sık karşılaşırım. Neden? Çünkü insan değişimden korkar. Bildiği cehennem bilmediği bir belirsizlikten daha kötüdür. Belirsizlik teslimiyetin olmazsa olmazıdır. Teslimiyet basitçe: “Benim istediğim değil senin istediğin olsun” demektir. Sen İlah’tır, Tanrı’dır, Allah’tır, bizim Öz’ümüzdür. Bu nedenle İlah’a teslim olmak egoyu inkar etmektir. Çünkü ya biri ya diğeri hakikidir. İkisi aynı anda olmaz. Egoyu kendi kimliği olarak benimseyen bir insanın ondan vazgeçtiği zaman bir boşluğa ve reddedilişe düşme korkusu o denli büyüktür ki, içsel dirençlerimiz inanılmaz derecede baskın olur. Bunu yaparken kendi yaptığımız karanlığın içinden geçmemiz şarttır. Bu süreçte deneyimlediklerimiz ve karanlığımızın yansımaları olarak gördüklerimiz bizi hasta eder, korkutur, zorlar, yorar, vazgeçmeye ramak bırakır. Bu nedenle iç rehberimiz, koruyucumuz, güvencemiz olan Kutsal Ruh (veya neyse senin ona verdiğin ad) elimizden tutar ve bize cesaret aşılar, güven duygusu verir, dayanıklılık verir, teslimiyet öğretir. Kutsal Ruh her insanın içinde ikame eder. Yolu geçmek kolay değil. Kestirmesi de yok. Fakat Kutsal Ruh gibi bir rehber olmazsa imkansız olur. Bunun kolayı nedir? Dirençlerinin farkında ol ve onlara karşı gelme. Sadece izle ve dikkatini İlah’a, Tanrı’ya, Allah’a ver. Bu durumda yaşamımızda değişiklikler yaşayacağımız aşikar. Fakat zaten bunun için ruhani yola düşmez miyiz?

Kişisel gelişim yöntemleri ve enerji çalışmalarının bir maji (büyü) olduğunun da altını çiziyorsun. Bunlara gerek yok mu? Kursun metafiziğinden bakıldığında gerçek olmayana gerçeklik vermek oluyor, evet. Fakat bunlara bizi hakikate götüren araçlar olarak bakamaz mıyız?

Evet. Araç amaç olunca yoldan düşmüş oluruz. Mucizeler Kursu illüzyonları anlatırken başvurduğumuz dünyevi şifa yollarının maji olduğunu vurgular. Ancak, ihtiyaç gereğince onlar da elbet kullanılır. Tek şartla ama: onlara gerçeklik vermeden. Başım ağrıdığında ağrı kesici alırım. Başımın ağrısı geçer fakat bilirim ki, o ağrı kesici geçici bir yöntemdir. Beni gelecekteki bir baş ağrısından koruyamaz. Ancak başsız olursam başım ağrımaz. Bu nedenle ben egodan feragat etmek için yola düştüm. Bu yolda manen başımdan vazgeçmek için yürüyorum. Ağrı kesiciye hak etmediği bir anlam yüklemem ahmaklık olur. Ama birçok yöntemde aynen bu yapılıyor. İllüzyoner araçların hakikat amacına dönüştürülmesine tanık oluyoruz. Doğruyu gerçekten bulmak isteyen biri iç rehberi sayesinde zaten bulur. Dünya, dönüşüm sürecimizde mihenk taşımız olur. Yanlışın da doğrunun da sonuçlarını alırız. Her spiritüel yola düşen nihai hedef olarak aydınlanmayı ya da uyanışı istediğini söylese de aslında çoğu sadece yaşamının şartlarını daha iyi yapmak için spiritüelliği seçer. Spiritüellik adına yapılan ve sunulan pek çok yöntem insanı güzel bir rüyanın içinde tutmaya yarar. Yani, ego pekala spiritüelleşerek yok olmaktan kurtarır kendini. Egoyu küçümsemek de yanlış olur. Ego-benlik bir yanılgı ürünü de olsa, onun kaynağının tanrısal olduğunu hatırlayalım sürekli. Kursun metafiziğinde ego, Tanrı Oğlunun rüyasında yaptığı ve Tanrı’yı, dolayısıyla sevgiyi reddeden sahte benliktir. Dolayısıyla, spiritüelleşmiş egolara rastlamak kendini gerçekten tevazu içinde uyanışa adamışlara rastlamaktan daha olağan. Spiritüel egoları tanımak pek zor değil. Nerede spiritüel bir cümbüş var, dağıtılan sertifikalar, yüksek ücret karşılığı verilen seminerler, seanslar var orada öğretmen egodur. Mucizeler Kursu hiç kimseye bir sertifika vaad etmez. Bu komik olur. Mucizeler Kursu’nu doğru olarak tamamlamış bir öğrenci ustalaşma yolunda kendi yaşamıyla örnek olarak öğretir. Kurs şöyle yazar: “Öğretmek, örnek olmaktır.”

Mucizeler Kursu (A Course in Miracles) nedir?

New York’ta Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde klinik psikoloji bölümünde çalışan bir profesör olan Helen Schucman, 1965 yılında zincirleme oluşumlar sonrası Mucizeler Kursu’nu yazmaya başlar. Kursun içeriği tamamen içsel bir dikte sayesinde oluşur. Helen, kendini sadece “yazıcı” olarak tanımlar ve kitaba kendi ismini yazdırmaz.

Mucizeler Kursu, orijinal dili İngilizce ve adı “A Course in Miracles” olan, yaklaşık 1350 sayfalık bir kitaptır. Kendi içimizdeki ustayı uyandıran; bir nevi kitaplaşmış usta, guru veya öğretmendir. Mucizeler Kursu din, felsefe ya da herhangi bir inanç sistemi değildir. Psikolojik bir kodlama, ezoterik bir şifa sistemi veya kişisel gelişim aracı da değildir.

Görüntü kitap olsa da kurs başlı başına ve kendi içinde tam ve kapalı bir zihinsel dönüşüm aracıdır. Kitabın çalışma bölümünde 365 ders yer alır. Kursun hedeflediği şey, zihni sistematik bir şekilde evreni, dünyayı ve içerdiği her şeyi ve herkesi farklı algılamaya eğitmektir.

Bengü Aydoğdu web sayfası için : https://mucizeler-kursu.com/

POZİTİF DERGİSİ 2019/01 TARİHLİ 39. SAYIDA YAYINLANMIŞTIR

Röportaj: Burcu Öztınaz Kömürlü